Ocak 4, 2021KATEGORİ: SEYAHAT0 Yorum

Bolonya ve VenedikGezi Rehberim

Ahh gezmeyi, havaalanına gitmeyi, dış hatları, pasaportu, vizeyi, uçağı ve yeni yerler görmeyi nasıl özledim size anlatamam. Gerçekten bu özlemimi ancak şimdiye kadar gezip gördüğüm yerlerin fotoğraflarına ve videolarına bakarak özlem giderebiliyorum. İtalya’ya gidiyoruz hazırsanız! Bu yazımda da sizinle dünyalar güzeli şehir Bolonya ve Venedik gezimden bahsedeceğim. Bolonya’da ne yapılır? Bolonya’da nerelere gidilir? Bolonya’da ne yenir? Kısacası Bolonya gezi rehberi diyebiliriz. Aynı şekilde Venedik gezi rehberi de…

Büyülü Bolonya…

Öncelikle Bolonya’ya ayak basar basmaz pasaportta uzuuun bir kuyruk söz konusu. Tabii insanın asabı bozuluyor o kadar sıra bekleyince. Buna kendinizi hazırlayın derim. Havaalanından bir araba kiraladık ve otele doğru yola koyulduk. Tabii eşyaları otele bırakır bırakmaz ve stilimi bir Bolonyalıya çevirip attım kendimi dışarılara. Otel merkezde olduğu için keşif turu da merkezden başladı. Mükemmel renkler, harika mimari, bohem bir şehir. Aslında İtalya’nın her bir köşesi böyle. Her geldiğimde büyüleniyorum sokaklarda. Ah bir de o lokal şarapları yok mu. Bayılıyorum. Bolonya’ya gelmişim, makarnasından yemem mi? L’Osteria del Vignaiolo restoranına oturdum makarnam ve şarabımla resmen ruhumu dinlendirdim.

Günü dolu dolu değerlendiremeyeceğim için ödüm kopuyor. Yemekten sonra koyuldum Bolonya sokaklarına. O kadar güzel bir kalabalık var ki sokaklarda. Alışveriş yapanlar, yemek yiyenler, arkadaşlarıyla şarabını içenler… Harika bir atmosfer. Zaten sokakların mimarı yapısı ve renkleri de üzerine eklenince yeme de yanında yat oluyor. Hayran hayran Bolonya sokaklarında gezerken, gerçekten çok güzel bir sokağa denk geldim. Ve mutlaka not etmeniz gereken bir mekana oturdum La Baita Vecchia Malga. Yani öyle işlek ve eğlenceli bir sokak ki bu mekanda saatlerce oturdum. Kalkamadım yerimden. Tabii mekanın şarapları da enfesti. Size bir güzellik yaptım ve Google’dan mekanın tam adresine baktım. Buyurunuz; Via Pescherie Vecchie, 3/A, 40124 Bologna. Yine otele gidene kadar dükkanlara, mağazalara baka baka akşam oldu zaten. Ama ertesi gün erkenden uyanıp Venedik’e gideceğim için inanılmaz da heyecanlıyım.

Rüya şehir Venedik...

Sabah altı sularında falan kalkıp düştüm yollara. Tren istasyonundan ver elini Venedik. Bolonya’dan iki saatte vardım Venedik’e. Doğal güzelliği, mimarisi ve sanat eserlerini görmeye hazırım! Trenden iner inmez büyülü bir manzara karşılıyor sizi Venedik’te. Durur muyum, hemen bindim bir tekneye. Venedik’in kanallarında küçük bir şehir turundan sonra Caffe Florian’da bir hoş geldin kahvesi ısmarladım kendime. Sonrasında başladım yine sokak sokak gezmeye. Gerçekten mutlaka görmeniz gereken bir yer burası. Her köşesi rüya gibi. Hayran kalıyor insan. Sanki bir film karesi içerisindesiniz ya da Instagram’da gördüğünüz o harika Venedik fotoğraflarının içine girmişsiniz gibi…Venedik’te gez babam gez bitmiyor güzellikler. Acıktım tabii… Daha önce bir arkadaşımdan duyduğum makarnası ve şarabı mükemmel bir mekana gittim. Ristorante Speranza. Not edin…

Rüya şehir Venedik...

Sabah altı sularında falan kalkıp düştüm yollara. Tren istasyonundan ver elini Venedik. Bolonya’dan iki saatte vardım Venedik’e. Doğal güzelliği, mimarisi ve sanat eserlerini görmeye hazırım! Trenden iner inmez büyülü bir manzara karşılıyor sizi Venedik’te. Durur muyum, hemen bindim bir tekneye. Venedik’in kanallarında küçük bir şehir turundan sonra Caffe Florian’da bir hoş geldin kahvesi ısmarladım kendime. Sonrasında başladım yine sokak sokak gezmeye. Gerçekten mutlaka görmeniz gereken bir yer burası. Her köşesi rüya gibi. Hayran kalıyor insan. Sanki bir film karesi içerisindesiniz ya da Instagram’da gördüğünüz o harika Venedik fotoğraflarının içine girmişsiniz gibi…Venedik’te gez babam gez bitmiyor güzellikler. Acıktım tabii… Daha önce bir arkadaşımdan duyduğum makarnası ve şarabı mükemmel bir mekana gittim. Ristorante Speranza. Not edin…

Nasıl desem yolda yürürken dükkanlar o kadar güzel ki hem tüm sokakları gezip hem tüm dükkanlarda oturmak istiyorsunuz. Dayanamadım bir kahve için daha oturdum. Sanki rüyanın içinde kahve içiyorum. Galiba Venedik, benim şimdiye kadar çok beğendiğim şehirlerin en başında geliyor diyebilirim. Akşama doğru Venedik’ten Bolonya’ya dönüş vakti geldi. Yine trenle döndüm. Venedik’i gezmek için asla bir gün yetmedi bana. Şöyle rahat üç gün falan harika olurdu. Bolonya’ya da dönmemin nedeni, asıl gezimin Bolonya’ya olmasıydı. Otelimi orada tuttum, eşyalarım vs. yani Bolonya’ya gelmişken Venedik’e de bir selam vereyim dedim sadece. Bir dahakine özellikle Venedik’e gelmeyi düşünüyorum…

Bolonya’ya döner dönmez hemen benim şenlikli sokağa gittim yine. Harika enerjik bir yer. Ertesi gün yine, yeni yerler keşfetmek için sabırsızım. Küçük bir şarap imalathanesi ziyaretinden sonra Verona şehrine geçtim. Şehirdeki yapılar şahane. İyi ki gelmişim dediğim yer oldu. Aklınızda olsun, pişman olmazsınız.

İtalya’daki dördüncü günümde arkadaşlarım tarafından çok tavsiye edilen birkaç mekana uğradım. En çok tavsiye edilen CaffèeTerzi oldu. İçerisi çok klasik ama ben sevdim. Gitmişken görün derim. Meydanlardaki sokak müzisyenleri nasıl güzel anlatamam. Huzurunuza huzur  katıyorlar adeta… İkinci mekan Casa Minghetti. Kokteylleri meşhurmuş buranın da. Şimdi söyleyeceğim mekan ise aşırı meşhur bir restoran. Abartısız hayatımda yediğim en iyi makarnayı burada yedim. Not edin mekanı; Osteria dell’Orsa. Harika lezzetler, harika bir ambiyans, harika bir mimari… İtalya’yı nasıl anlatsam az. Umuyorum ki tekrar gitme fırsatım olur. Ve gidip görmek isteyenler de mutlaka gidip görsün!